Nice'te bir Haftasonu
Şubat ayı eşimle benim için önemli bir ay. Şubat ayında doğmuş olmanın yanı sıra eşimle yıl dönümlerimizden birini de bu ay kutluyoruz. Yine bir Şubat ayı ve yine yaklaşan bir doğum günü olunca ne yapsak, nerelere gitsek diye başladım düşünmeye. Çocukları bırakıp kısa bir haftasonu kaçamağı yapmaktı amacımız. Önce yurt içi mi yurt dışı mı diye çok düşündük. Eşimin de hazır Shengen vizesi varken aslında bir yurt dışı fena olmazdı. Eşimin birikmiş milleri ve THY’nin mil kullanımında kampanya yapması güzel bir tesadüf oldu. İki kişi gidiş - dönüş millerle hangi yerler için yer var diye bakarken, oldukça yer gezdim. Malaga, Stuttgard, Edinburg derken Cuma gecesi 10 gibi Nice için biletlerimizi aldık. Bu arada biletleri millerle alınca, biraz kendimizi şımartalım dedik ve gidiş biletlerimizi business sınıfından almış olduk. Dönüşte 100 € vergi farkı ortaya çıkınca o da cebimizde kalsın, onunla da oteli ayarlarız deyip, dönüşü ekonomi sınıfında yaptık. Bu arada belirtmeliyim ki business sınıfta uçmak ayrı bir keyif gerçekten.
Cumartesi sabah gidiş, Pazar akşam dönüş olacak şekilde uçak biletlerimizi ayarladıktan sonra sıra geldi oteli ayarlamaya. Otel rezervasyonlarımı yaptığım Booking.com sayesinde otelimizi de hemen ayarladık. Bir gece için merkezi bir yerde bulunan Villa Victoria Hotel'ini seçtik. Otel booking.com’dan 8,6 puana sahip; tripadvisor.com’da ise Nice otelleri içerisinde 6. sırada yer alıyor. Kahvaltı dahil iki kişi fiyatı 115 €. Kahvaltısı oldukça zengindi. Akşam üstü de kahve, pasta ikramı vardı. Otel her yere yürüme mesafesindeydi. Bahçesi de oldukça sevimliydi. Nice’te kısa süreli konaklamalarınız için önerebileceğim bir otel.
www.villa-victoria.com |
www.villa-victoria.com |
Havalimanından şehre ulaşım otobüslerle yapılıyor. Biz 98
numaralı otobüse bindik. 99 numaralı otobüs tren istasyonu istikametinde şehrin
içinden giderken, 98 numaralı otobüs sahil şeridinden şehre ulaşıyor. Ücret kişi
başı 6 €. Ani bir seyahat olunca öncesinde çok hazırlanamadığım için, şoförün uyarıları ile Place Garibaldi
civarında indik. Havalimanından aldığımız şehir haritaları sayesinde, Nice
şehrini keşfetmeye başladık. Promenade de Paillon boyunca Place de Massena’ya
doğru yürüdük. Place Massena’dan içeriye doğru girdik ve trafiğe kapalı olan
Av. Jean Medecin’den ilerlemeye başladık. Bu cadde üzerinde bir çok alışveriş
markasını bulabilirsiniz. Oldukça yağmurlu bir gün olduğu için bu güne ait çok fotoğrafımız yok.
Otele yerleşip biraz daha Nice sokaklarında turladıktan
sonra akşam için Monte Carlo’ya geçelim diye düşündük. Nice’e kadar gelip de Monte
Carlo’yu görmemek olmazdı. Monte Carlo’ya ulaşmak için Nice’ten otobüs seferleri
de, tren seferleri de mevcut. Nice Havaalanı ve Monaco arasında da direkt bir
otobüs seferi var. Kişi başı 18 €. Place Garibaldi’den 100 numaralı otobüse
binerseniz sizi 30-45 dakikada Monte Carlo’ya ulaştıracaktır. Biz tren ile gitmeyi
tercih ettik. Hem daha hızlı hem de daha geç saatlere kadar ulaşım imkanı
veriyor. Trenin ücreti kişi başı tek yön 3,6 €. Monte Carlo’yu gündüz değil de
gece gördüğümüz için, bize terk edilmiş bir şehir havası verdi. Bir de tabii
sezon değildi. Hava da yağmurluydu. Marina’dan geçip, Casino’ya doğru gidelim
dedik. Marina’da demirlemiş yatları görmeniz gerekir. Yat demek yanlış olur
aslında. Her biri birer saray gibi ve eminim çoğumuzun yaşadığı evlerin
en az 3 katı büyüklüğündelerdi. Monte Carlo bir yamaca kurulmuş bir şehir ve
alanı çok büyük değil. Bu yüzden de oldukça
ilginç görüntülerle karşılaştık. Örneğin arabaların geçmesi için yapılan
tünellerin üzerinde apartman daireleri yapılmıştı. Nereye gittiğimizi bilmeden
Montre Carlo Gazinosunun arka kısımına ulaştık. Bir şekilde Casino’nun ön
tarafına geldik ve en sonunda insan
görebildik. Neyse ki o kadar da terk edilmiş bir şehir değilmiş dedik.
ca.wikipedia.org |
Buraya kadar gelmişken bu meşhur Casino'yu da görelim istedik ve içeri girdik. Casino içerisinde cep telefonunu kullanmak, fotoğraf çekmek yasak. İçeride kısa bir tur attıktan sonra, acaba burada yemek yiyebileceğimiz bir yer var mı diye düşündük. İki restoran vardı. Bir tanesinin fiyatları biraz uçuk geldi. Fakat Salon de Rose'ta hizmet veren restoran böyle bir yer için uygun gibi geldi ve ana yemek, salata ve tatlıdan oluşan yemek için kişi başı 29 € ödedik.
Salon de Rose, www.casinodemonaco.com |
Ertesi sabah bizi çok güzel bir hava bekliyordu. Önceki güne inat gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu. Biz de günün tadını çıkarmak için kahvaltıdan sonra hemen sahile indik. Herkes sahildeydi. Denizin rengi ise muhteşemdi. Bu bölgeye neden Cote d'Azur adını verdiklerini anlıyorsunuz. Denizin rengini tam olarak anlamanız için, görmeniz gerekir, fotoğraflar bu güzelliği tam olarak yansıtamıyor bence. Promenade des Anglais üzerinden Park de la Colline du Chateau'ya doğru yürüdük. Biraz merdiven çıktıktan sonra tepeye ulaşıyorsunuz ve Nice şehir manzarasının tadını çıkarıyorsunuz. Bizim çok zamanımız olmadığı için burada fazla oyalanmadık. Fakat benim en çok hoşuma giden yerlerden biriydi. Çok güzel çocuk oyun parkları vardı ve çocuklu ailelerin rahatlıkla zaman geçirebilecekleri bir yer. Çıktığımız yerden geri inip, Promenade des Anglais'den içerilere doğru Eski Nice tarafına geçelim dedik. Burada Cours Saleya çiçek pazarına geldik. Çiçek pazarı dışında meyve-sebze pazarı vardı ve ufak tefek hediyelikler de satılıyordu.
Uçağımız 3'e doğru olduğu için yavaş yavaş otele dönüp, havaalanına doğru yola çıkalım dedik. Otelden sahile doğru indik ve 98 nolu otobüsün Hotel West End önünden geçtiğini öğrendiğimiz için durağa doğru yürüdük. Otobüsü beklerken eşim sahile indi, geri geldiğinde sahilde güzel bir yer var, daha da zamanımız varken bir şeyler yiyebiliriz dedi. Sahildeki Blue Beach isimli cafede şimdiye kadar yediğim en güzel ton balıklı sandviçi yediğimi söyleyebilirim. Sonra tabii zamanımız azaldığı için ve otobüs de bir türlü gelmediği için, taksi ile havaalanına gittik.
Kısa Nice gezimizden sonra, buraya bir daha çocuklarla gelip, en az bir hafta kalıp, Cote d'Azur bölgesini gezmeye karar verdik. Cannes, St. Tropez, Eze görmek istediğim yerlerden bazıları. Bu da başka bir yazının konusu olsun.
Uçağımız 3'e doğru olduğu için yavaş yavaş otele dönüp, havaalanına doğru yola çıkalım dedik. Otelden sahile doğru indik ve 98 nolu otobüsün Hotel West End önünden geçtiğini öğrendiğimiz için durağa doğru yürüdük. Otobüsü beklerken eşim sahile indi, geri geldiğinde sahilde güzel bir yer var, daha da zamanımız varken bir şeyler yiyebiliriz dedi. Sahildeki Blue Beach isimli cafede şimdiye kadar yediğim en güzel ton balıklı sandviçi yediğimi söyleyebilirim. Sonra tabii zamanımız azaldığı için ve otobüs de bir türlü gelmediği için, taksi ile havaalanına gittik.
Kısa Nice gezimizden sonra, buraya bir daha çocuklarla gelip, en az bir hafta kalıp, Cote d'Azur bölgesini gezmeye karar verdik. Cannes, St. Tropez, Eze görmek istediğim yerlerden bazıları. Bu da başka bir yazının konusu olsun.
0 yorum: